GAZAP ÜZÜMLERİ

Tarihteki büyük yoksulluklardan ve ekonomik olumsuzluklardan bahsedilirken hiçbir zaman es geçilemeyen hadiselerden biri de 1929’da yaşanan ve özellikle bugünlerde dünyanın süper güçleri olmakla övünen ülkelerde etkisini fazlasıyla gösteren ekonomik buhrandır.

Orijinaliyle The Grapes of Wrath ya da Türkçe’ye çevrilmiş haliyle Gazap Üzümleri, tümüyle bir yoksulluk ve ezilmişlik romanıdır.

Tom Joad, kendisine hakaretler yağdıran bir sarhoşu öldürerek kodesi boylar. Devrin en büyük hapishanelerinden McAlester’de yatar. Yıllar sonra tahliye olduğunda hiçbir şey eskisi gibi değildir. Üstelik bihakkın (1) değil koşullu tahliye (2) edilmiştir ve bu süre içerisinde asla yeni bir suç da işlememelidir.

Köyüne doğru yola çıkan Tom, kilisenin eski papazı Casy’den başkasına rastlayamaz, çevrede hiçbir köylü yoktur. Bu durum pek de hayra alamet değildir ancak yine de köye kadar birlikte yol alırlar.

Köye vardıklarında onları, Tom Joad’ların eski bir komşusu karşılar ve köyde yaşananları anlatır. Önce küçük sermaye sahipleri ardından da bankalar tüm köylüyü sömürmüş, borçlandırarak bağ, bahçe, araziye dair ne varsa ellerinden almış ve nefes alma imkanı dahi bırakmamıştır.

Yaşam kaynağı olan toprağını kaybeden köylülerse çaresiz bir şekilde başka diyarlara göç etmenin yollarını aramıştır. Joad ailesi de bu milyonlarca göç mağduru aileden yalnızca biridir.

Romanın bu kısmında, köyde kalan son kişinin ağzından bankalara ve sermaye sahiplerine dair aktarılanlar oldukça manidar ve etkileyicidir.

Köydeki son şahidin anlattığına göre köylüler, bankalar tarafından mağdur edildiklerinde en çok muhatap bulamamaktan şikayetçi olmuşlar. Çünkü bankalarda çalışanlar da ‘’biz de emekçiyiz’’ demişler ve hiç kimse o arkadaki soğuk, ruhsuz ve tümüyle kârına odaklanmış taş kalpli iradeyi bulamamış.

Tom Joad ve eski papaz Casy, köyde kalan son komşudan Joad ailesinin gittikleri yeri de öğrenirler ve onlara yetişmek maksadıyla hemen yola çıkarlar.

Acı yolculuğun başladığı nokta da burasıdır. Joad ailesi, Tom’un geldiğine çok sevinmiştir ama mecburen göçe zorlandıkları bugünlerde keyifleri de hiç yerinde değildir. Eski papaz Casy de artık ailenin doğal bir üyesi haline gelmiştir.

Dede ve nineden toruna kadar geniş bir aileye sahip olan Tom, küçük ve haylaz kardeşi Al ile birlikte ailenin umududur. Görevleri de bu büyük aileyi karınlarını doyurabilecekleri bir yere götürmek ve orada başlarını sokabilecekleri bir çadır hatta şansları yaver giderse bir ev ayarlamaktır.

Uzunca bir yolculuğa çıkan Joad ailesi yolda türlü badireler atlatır. Üstelik yaşlı ninenin kalbi ve ruhu daha fazlasına katlanamaz ve vefat eder. Daha şimdiden ilk kurban verilmiştir göçe.

Yola çıkmadan evvel ellerine ulaşan broşürlerde farklı tarım işletmelerinin yüzlerce işçi aradığı yazmaktadır ancak yolda uğradıkları bir akaryakıt istasyonundaki pompa görevlisi bu umutlarını da endişeye sevk eder; ‘’O broşürlerden binlerce bastırıp sonra az sayıda işçi alırlar. Böylece hem en kuvvetli işçileri seçerler hem de çok ucuza çalıştırırlar, daha da acısı böylelikle broşür bastırma maliyetini de işçiye verilecek ücretten çıkarmış olurlar’’…

Joad’lar, bunun broşürlerde yazanları kötülemek için yapılmış çirkin bir şey olduğunu düşünmek isteseler de bilinçaltlarına korku, kalplerine de göçebelik yerleşmiştir.

Günlerce yol alır, buldukları yerde uyur, hazırladıkları yollukları idareli tüketmeye çalışırlar. Tüm bu yolculukta ve geçici konaklama süreçlerinde en mutlu oldukları yer ise komünal bir yapılanma içeren bir halk kampıdır. Burada, herkes üretime katılmak zorundadır. Bazı hizmetleri parasız da almak mümkündür ancak karşılığında da başka hizmetleri vermek şarttır. Dolayısıyla emeğin direkt olarak ücret cinsinden sayıldığı bir sistem kurulmuştur. Ancak artan göçmen sayısı ve ucuza işçi bulmak isteyen sermaye sahiplerinin dışarıdan müdahaleleri bir süre sonra burayı da yaşanmaz kılar.

Joad ailesi yeniden yollara düşer. Tarım işçiliği yaparak üç beş kuruş kazanmak ve tok uyumak en büyük hayalleridir. Sığındıkları son yerde kendilerine bir baraka verilir ve gündüzleri ağır şartlarda çalışmaları istenir. Bunu da kabul etmek zorunda kalmışlardır. Ancak orada hiç hesap etmedikleri bir hadise gerçekleşir. Tom Joad yine bir hakarete ve papaz Casy’e saldırılmasına dayanamayarak ikinci bir vukuata karışır. Artık aranan bir kaçaktır, ailesinden ayrı yaşamaya başlar.

Yoksulluk, şiddetlenen yağmur taneleri gibidir bu yıllarda. Islatmadığı insan kalmamıştır. Başını sokacak evi, karnını doyuracak yemeği olanlar çok şanslı kimselerdir.

Son olarak harabe trenlerin çürümeye terkedilmiş kompartımanlarında yaşamaya başlarlar. Ancak öyle yağmur yağar ki kompartımanların yarısına kadar sular dolar ve eşyaları da su içerisinde kalır. Bu sırada buldukları bir çözüm ise insanın çaresiz kaldığında neler yapabileceğinin acı göstergelerindendir; Anadolu’da somya adını verdiğimiz ahşap oturakların benzeri kompartımanın iç kısmına yükseltme maksadıyla yapılır ve eşyalar bu yükseltinin üzerine konularak muhafaza edilmeye çalışılır. Böylece akşam uyuyabilecekleri kuru bir yerleri kalacaktır.

O günlerde, Tom’un kız kardeşi Rozaşarn’ın hamileliği de sona yaklaşmış ancak ne yazık ki bu süreçte yaşadıkları sebebiyle çocuğunu düşürmüştür. Öte yandan yan kompartımanda bir komşuları da açlıktan can çekişmektedir.

Rozaşarn, doğmamış çocuğu için kendisine bahşedilen sütü açlıktan ölmek üzere olan yetişkin kişiyle paylaşmıştır. (3)

Yoksulluk, yavrusunu yitirmiş bir annenin sütü ile açlıktan can çekişen bir adamın zorunlu olarak bir araya gelmelerine kadar varmış ve insanları, tarihte eşine az rastlanır bir çıkmaza sokmuştur.

Gazap Üzümleri, Pulitzer (4) ödülü almış tarihin en önemli yoksulluk romanlarındandır.

Kitap okumaya yeni başlayanlar için hacmi göz korkutucu olsa da dili, olay örgüsü ve betimlemeleriyle çok akıcı bir eser olduğunu belirtmeliyim.

Yoksulluğun ortadan kalktığı bir dünya görebilmek ümidiyle….

(1) Hapis cezalarının uygulanmasında cezanın ilgili kişi tarafından tümüyle infaz edilmesidir.

(2) Yasal imkanlar ölçüsünde kişilerin hapis cezasının tümünü hapishanede geçirmeleri yerine topluma uyum sağlamaları bakımından cezanın yasayla belirlenmiş bir kısmını denetimli olarak tahliye edilmeleri suretiyle açıkta geçirmelerine izin verilmesidir.

(3) Bu hadise, 1929’daki ekonomik buhranda yoksulluğun vardığı acımasız noktayı göstermek bakımından Steinbeck’in kurguladığı bir durum olsa da 2022’de yaşanan dramlara bakıldığında hiçbir şekilde gerçekleşmediğini söylemek de ne yazık ki güçtür.

(4) Pulitzer Ödülü New York şehrinde, Columbia Üniversitesi tarafından gazetecilik, edebiyat ve müzik gibi alanlarda verilen bir ödüldür. Amerika’da en saygın ödül olarak kabul edilen Pulitzer, ismini 19. yüzyılda yaşamış Musevi kökenli Macar asıllı Joseph Pulitzer adlı bir gazeteciden almaktadır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir